German
English
Turkish
French
Italian
Spanish
Russian
Indonesian
Urdu
Arabic
Persian

Soru 250:

„İsa‘nın belirttiği kurallara ve söylediği sözlere uymadığınız halde, nasıl O’nun takipçileri olduğunuzu idda edebilirsiniz? Örnek olarak: O sünnet edilmişti ve domuz eti yemiyordu. İsa yasaları değiştirmek için gelmediği halde, Pavlus gerçek bir Şarkit bile değildi, O’ndan sonra gelmiş ve yasaları değiştirmiştir. Hatta o İsa’ya da karşıydı!? Yalnızca Pavlusun kendi özel düşünceleri olmasına rağmen neden onun sözlerine itaat ediyorsunuz? (D)

 

Cevap 250: Bu soruya vereceğimiz cevap iki kısımdan oluşmaktadır: İlk olarak (A) Pavlus ve İsa arasındaki bağlantı. Pavlus gerçekten „İsa ve öğretisine“ karşı mıydı? Daha sonra şuna cevap vereceğiz: (B) Pavlusun yasa hakkındaki öğretisi ve anlamı İsa’nın yasa hakkındaki öğretisine ve uygulamasına karşı mıdır?

A. Pavlus ve İsa arasındaki bağlantı

,Paganların havarisi‘ olan Pavlus kadar hiçbir figür onun kadar Yeni Ahit’te bu kadar etkin değildir. Bu Pavlus’un kendi kendine vediği bir tanımdır (Romalılara Mektup 11,13). Gerçekten de yahudi olmayan bölgelere İsa’nın mesajını ileten o olmuştur. O etkin yaşamına Ferisilerden birisi olarak başlamış ve ataların geleneklerini ısrarla savunmuştur. O İsa’nın başlattıgı harekette gelenekler için bir tehlike gördüğünden, kendisinin de söylediği gibi „Tanrı’nın kilisesine alabildiğine zulmetmiş, onu yok etmeye çalışmıştır“ (Galatyalılara Mektup 1,13). Ama aniden onu Hristiyanlara eziyetten vazgeçiren „İsa Mesih’in Vahyini“ alıdığı zaman, kendisine Mesih olan İsa’yı „Paganlar arasında vaaz etme“ görevi verilmiştir (Galatyalılara Mektup 1,12 ve16). O geriye kalan 30 yıllık yaşamını bunun için harcamıştır.

Yeni Ahit’te bulunan 13 mektubun yazarı Pavlus’tur ve bunlardan dört tanesi (Galatalılara Mektup, Korintlilere Birinci ve İkinci Mektup ve Romalılara Mektup) özellikle çok önemlidir. Bunlar genelikle Pavlus’un asılmektupları olarak da adlandırılır. Hiç kimse Pavlus’un bu mektupların yazarı olduğundan şüphe etmemektedir. Bu mektuplar onun theolojik bakış açısının ve öğretisinin temellerini içerir. Pavlus’un bütün mektupları vesilie yazılarıdır. Bunlar belirli durumlarda belli cemaatler için yazılmışlardır. Belirli bir dereceye kadar, eğer Roma‘daki (bu Romalılara Mektuptur) hristiyan cemaatine yazılan mektup sistemli bir öğreti yazısı olarak kabul edilirse, bu bir istisnadır. Bu mektupların her biri Pavlus’un öğretisinin bir unsurunu vurgular, bu bahsedilen durum ve cemaat için çok önemlidir. Onun öğretisinin bu veya şu safhası mektubu yazarken içinde bulunduğu durumun etkisi altında kalmış ve özel karakterini almıştır.

Eğer biz Pavlus’un İsa’nın öğretisini pagan olan dünyaya ilettiğini söylersek, hemen şu soru akla gelir, acaba onun öğretisi İsa’nın mesajının güvenilir açıklaması mıdır? Bu sorununda gösterdiği gibi Pavlus’un İsa’nın basit ve anlaşılır öğretisini karanlık, katı ve dogmatik zorluklarla dolu bir inanç öğretisine dönüştürdüğü ve onun tarafından kurulan yeni kilisenin temeline koyduğu yaygın ve yüksek sesla iddia edilen bir teoridir. Pavlus bu öğretiyi kilisesinde imana yeni kazandıklarına – korkutucu zorlama tedbirleriyle – yüklediği varsayılır. Acaba bu bakıs açısı Pavlus’un kendi yazılarından elde ettiğimiz bilgilere uymakta mıdır?

Tabii ki Pavlus ve İsa arasında farklılıklar vardır. Pavlus Mesih, Tanrı’nın Oğlu Mesihveya Dünyanın Kurtarıcısı değildi. İsa ve Pavlus’un ikisi de Yahudiydi. Onların arasındaki farklılıklar tabii ki çeşitli insani deneyim safhalarından oluşur doğum, aile bağları, terbiye ve eğitim, sosyal çevre, mizaç ve kendini ifade etme gibi. Ama ikisi de israilli yasa bekçilerini bağımsızlıklarıyla şoke etmişlerdir, o bağımsızlıkla yasayı açıklamış ve onlar Tanrı korkusu ile dolu insanların Tanrıdan kendi doğruluklarında sığınma bulabileceklerini red etmeşlerdir. İkiside Kudüsteki başkâhin egemen sınıfıyla çatışma halindeydiler. İkisi de Romalı mahkemelerin kararlarına göre yargılanıp öldürülmüştür. Ama özellikle Pavlus İsa’nın öğretisini içtenlikle kabul etmiş ve onun örneğine uyarak kurtuluş mesajını yasanın dışında olanlara vaaz etmiştir.

Belirtilen zaman ve Tanrı’nın Egemenliği geldi diyerek İsa müjdeyi yaymaya Celilede başlamıştır (Markos 1,14f.). Buna benzer bir şekilde Pavlus Galatalılara şöyle yazmıştır: „Ama zaman dolunca Tanrı, (biz) oğulluğu alalım diye Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlunu gönderdi“ (Galatalılara Mektup 4,4). Müjdenin temelinin aynı olmasına rağmen bakış açısında bir değişiklik görülür: başlangıçtaki vaizci vaaz edilen olmuştur çünkü aradan geçen zamanda Büyük Cuma ve Paskalya, yani İsa’nın ölümü ve yeniden dirilişi gerçekleşmiştir. Buna bağlı olarak İsa’nın ve Pavlus’un vaazlarında iki farklı iman biçimi değil, ama iki farklı zamandaki inanıs ayırt edilmelidir (karş. F. F. Bruce, The Message oft he New Testament, Carlislw 1994, p. 25).

İsa’nın Celile’deki vaaz biçimi Danyel’in Tanrı’nın Egemenliği ve Tanrı’nın Oğlu ile ilgili vizyonu arka planda bırakıldığında (krş. Danyel 7,9-28), nasıl Korintteki paganlar için anlamsız göründüyse, Pavlus’un vaaz tarzı aynı şekilde 20 yıl önce Korintte Celileliler içinde anlamsız görünebilir. Ama vaazın özü ele alındığında ne Pavlus’un vaazı ne de İsa’nın vaazı arasında herhangi bir farklılık yoktur. Bizler yalnızca iki durum arasındaki zaman ve kültürel farklılıkları yeterince kabüllenerek göz önünde tutmalıyız.

İsa’nın Celiledeki vaazı esnasında Tanrı’nın Egemenliği ön planda iken, çok uzak bir zamanda olmamasına rağmen “Güçlü gelişi” (Markos 9,1) daha gelecekte görülüyordu. İsa’yı dinleyenlerden bazıları bunu yaşayacaklardı. Pavlus için bu “güçlü geliş” gerçekleşmişti. İsa artık: “kutsal ruhu sayesinde ölümden dirilişiyle Tanrı’nın Oğlu olduğumuazzam bir şekilde ilan edildi” (Romalılar 1,4). Tanrı’nın İsa’yı ölülerden dirilttiğinde ispatladığı güç şimdi, İsa’nın izinden gidenlerin çalışmalarındadır. Bu güç onlara, onların içinde olan Tanrı’nın Ruh’u tarafından iletilmiştir (karş. Romalılar 8,9-11). Aynı Ruh’la Tanrı’nın sevgisi kendi halkının günahları için kendini feda eden İsa’nın ölümüyle parlamıştır, “kendi yüreklerine dökülmüştür” (Romalılar 5,5-8). Zorunlu olarak bakış açısı değişmiştir, çünkü İsa Filistin’de iken gelecekte olacak olan ölüm ve yeniden diriliş, şimdi geçmiş zamanda olan olaylardır, veya başka bir değişle: Tanrı’nın kurtuluş getiren eseri bütün dünya, bütün zaman ve mekan içinde görülmüştür. İşte bu eski peygamberlerin işaret ettikleri şeydir. Son dönem başlamıştır, ama daha sona ermemiştir. Tanrı’nın İsa’daki etkisiyle düşmanca güçler şimdiden etkisiz hale getirilmiştir. “En son güçsüz hale getirilecek olan düşman ölümdür” ve onun güçsüz hale getirilmesiyle diriliş zamanı tamamlanacaktır, o zaman Tanrı “herşeyin içindeki herşey” olacaktır (1. Korintliler 15,25-28). Bu zamanın takdisleri dirilmiş olan Rabbe inançlarında birleşmiş olanlar tarafından önceden tecrübe edilecektir: Bu onların aldıkları Kutsal Ruh’un işlevidir ve onları “güvence” veya “turfanda” olarak bekleyen daimi kutsallıktır (karş. 2. Kor 5,5; Romalılar 8,23). İçsel deneyimlere bağlı olarak onlar gelecektedirler, buna nazaran ölümcül bedenlerinde hala bu “zaman diliminde” yaşamaktadırlar. “Bir kimse Mesih’te ise, yeni yaratıktır; eski şeyler geçmiş, her şey yeni olmuştur” (2. Korintliler 5,17).

Bakış açısını değiştirdiğimizde şuna dikket etmeliyiz, eğer İsa’dan Pavlus’a yönelirsek, değişimi İsa’nın kendi sözleri hazırlamaktadır. Kati olarak izlenen bu değişim, dünya tarihi açısından bakıldığında, M.S. 30 yılı olarak belirtilebilir. Pavlus’un sıkça kullandığı tipik bir deyimi kullanırsak, ne zaman bir kadın veya bir erkek “İsa’da” olmaya katılırsa görgül olarak bu değişim, kendi kendine ilerler. Eğer kişisel deneyimle bu değişim gerçekleşirse, o zaman bu değişim kişinın bakış açısını temelden yeniler. “Bu nedenle artık kimseyi şu andan itibaren insan ölçülerine değerlendirmeyelim. Mesih’i eskiden insan ölçülerine göre değerlendirdiysek, onu şimdi öyle değerlendirmiyoruz.” Bu sözler, artık tarihsel İsa’ya herhangi bir ilgi kalmadığını ve yalnız ancak yüceltilmiş Rab olduğunu, belirtmez. Hayır, daha çok bir imanlının İsa’ya olan bakış açısının , bir imansızın bakış açısından tamamen farklı olduğunu ve bundan hareket ederek imanlının bütün dünyaya olan bakış açısı Mesih’e olan bakışıyla biçimlenmiştir (F.F. Bruce, The Message of the New Testament, Carliste 1994, pp. 24-33 esinlenerek yazılmıştır).

B. İsa ve Pavlus’da yasa hakkındaki öğreti

İsa’nın kişisel davranış biçimi

(a) Özellikle din bilginleri ve Ferisilerin savundukları eski geleneklere İsa’nın bakışı ile Tevrat’a yani Musa’nın yasasına İsa’nın bakış açısı arasında ayrım yapmak gerekir. İsa eski gelenekleri red eder, çünkü onlar insanı yasayı çiğnemeye ve Tanrı’nın sözünü geçersiz kılmaya sürükler (Markos 12,28-34). Fakat yasanın Tanrının egemenliğinde kaldırılmaması hatta, en ufak işaretine kadar uyulması gerekir (Matta 5,17 v.d.) İsa’nın kendisi buna dikkat eder (karş. 8,4). Din bilginleri, Musa’ya bağlı oldukları ve davranışları taklit edilmediği sürece Tevrat’ın otoritesi kabul edilmelidir (23,2f.).

Buna rağmen İsa Tanrı’nın egemenliğini içeren müjde vaazıyla radikal yeni bir biçim ilan etmiştir; Yasa ve Peygamberler Vaftizci Yahya ile son bulmuşlardır (Luka 16; 16par.). İncil’in yeni şarabı, Siyon antlaşması kurallarının eski tulumlarına doldurulamaz (Markos 2,21f. par.). Ama İsa hangi tarzda yasanın yerine getirilmesini sağlamıştır? İlk olarak İsa’nın yenilediği şeylerden bir tanesi bazı kanunların hak ettikleri şekilde görülmelerini sağlamaktı. O’nun değerler kademesi din bilginleriyle kıyaslandığında önemli farklılıklar gösterir. Bunlar en önemli şeyleri (adalet, merhamet, iyi niyet) ihmal ederek daha önemsiz olanı vurgularlar (Matta 13,16-26). Bunun yanında eski kanunların içinde “kalbin katılığına bağlı olan” mükemmel olmayan şeyler Göklerin Egemenliğinden uzaklaşmak zorundaydı. Bu yeni kusursuz davranış kuralları kusursuz Tanrı’nın taklididir (5,21-48). Bu insanın yapısıyla kıyaslandığında uygulanması mümkün olmayan bir idealdir (19,10). İşte bu yüzden İsa yalnızca bu yasayı bize vermemiş, ama aynı zamanda birlikte sürükleyici, içsel güç veren bir örnek vermiştir ki, bu sayede kurallara uyma kabiliyetimiz olsun; işte bu da Ruh’un kudretidir (Havarilerin İşleri 1,8; Yuhanna 16,13).

Nihayet eskilerden beri formülleştirilmiş ve insanlara verilen Tanrı’nın Egemenliğinin yasası çift kuralda zirveye ulaşır, buda Tanrıyı sevmek ve komşuyu (insanları) kendimiz gibi sevmektir (Markos 12,28-34par). Her şey bu ikili kuralın etrafında döner ve her şey ondan yönetilir. Bu insanların birbirleriyle olan ilişkisini içine alan bütün yasanın ve peygamberlerin pozitif sevgisi bu altın kuralı içerir. (Matta 7,12).

(b) Daha bu açıklama göz alındığında İsa bir yasa getiricinin hatlarını taşır. Musa’nın kurallarına en ufak bir şekilde karşı gelmeden İsa O’nun öğretilerini açıklamış ve mükemmelleştirmek için devan ettirmiştir; işte bu anlamda İsa Sebt gününün insanlar için ama insanların Sebt günü için olmadıklarını anlatmıştır (Markos 2,23-27par; karş. uhanna Yuhanna 5:18. 21ff.). Aynı şekilde bazı durumlarda O’nun metnin yazılı harflerini aştığı ve onu yeni kurallarla karşıkarşıya tuttuğu görülür. Buna örnek olarak İsa temizlik kurallarını teyit eder (Markos 7,15-23). O’nun bu davranışı dinleyicileri hayrete düşürmüş, aynı zamanda O’nu din bilginlerinden ayırd etmiş ve O’nun özel yetki bilincini açığa sermiştir (2,22par.). Bu şekilde Musa arka planda kalmıştır. Artık Göklerin Egemenliğinda yalnız bir Öğretmen vardır (Matta 23,10). İnsanlar O’nün sözlerine itaat etmeli ve uygulamalıdırlar (7,24ff.). Ancak bu şekilde Baba’nın isteğini yerine getirebilirler (7,21ff.). Aynı şekilde nasıl imanlı Yahudiler Hahamların yaptığı gibi yasanın boyunduruğunda iseler şimdide herkes İsa’nın boyunduruğu altına girmeli ve ondan öğrenmelidir (11,20). Ve daha fazla olarak: nasıl insanların kaderleri şimdiye kadar kurallara bağlılıklarıyla ilgili ise, bundan sonra da aynı şekilde kaderleri İsa’ya bağlılıklarıyla alakalı olacaktır (10,32f.). Şüphesiz burada Musa’dan daha fazla olarak bulunmaktadır. Peygamberlerin ilan ettiği yeni yasanın hükmü burada yürürlüğe girmiştir.

Hıristiyanlıkta ki sorun

a) İsa Yahudi kuralların uygulanmasını kınamamıştır. Hatta O özde buna uymuştur, mesela Tapınak zekatı (Matta 17,24-27) veya Hamursuz bayramı kurallarında olduğu gibi (Markos 14,12ff.). Tapınakta bulunan havarisel cemaatin davranışı başlangıçta buna göreydi, bu yüzden “Yahudi halk tarafından büyük bir saygıyla karşılanıyorlardı” (5,13). İsa’nın örneğine bağlı olarak bazı özgürlükleri olmasına rağmen(9,43), onlar yasa kurallarına uymuş ve hatta imanlı olmanın getordiği dinsel hareketleri uygulamışlardır (18,18; 21,23f.). Aralarında Yasaya bağlı sebatlı imanlılarda vardı (21,20).

b) Buna rağmen sünnetsiz paganlar Yahudi olmadan cemaate katılmak isteyince yeni bir sorun ortaya çıkmıştır. Göksel bir vizyonda, Tanrı’nın iman sayesinde ve Ruh’un lütfuyla temiz kılındığını ilan ettiği bütün nimetleri, temiz olarak görülmesi gerektiği Petrus’a açıklandıktan sonra, o Yüz Başı Kornelyus’u vaftiz etmiştir (Havarilerin İşleri 10). Yasa sebatlıları muhalefeti (11,2f.) göksel müdahalenin belirginliği karşısında içten çökmüştür (11,4-18). Buna rağmen yunanlılardan oluşan bir kitle halkın Antakya’da tövbe edip (11,20), Pavlus ve Barnabas tarafından savunulup (11,22-26), vaftiz edilmesi, tartışmanın tekrar alevlenmesini sağlamıştır. Kudüsten gelen, aslında Yakup’a yakın olan (Galatyalılar 1,12) ve yasayı harfi harfine yerine getiren kişiler, yeni imana gelmiş olanları Tevrata uymaya zorlamak istediler (Havarilerin İşleri 15,1f. 5). Petrus Antakya’daki Kiliseyi ziyaretinde bu davranışa karşi net bir pozisyon almamıştır (Galatyalılar 2,1f.). Pavlus tek başına ayağa kalkmış ve yeni vaftiz olmuş paganların yasaya itaat etmemeleri özgürlüğünü savunmuştur (Galatyalılar 2,14-21). En sonunda Kudüste yapılan bir toplantıda Petrus ve Yakup onun bu davranışına hak vermişlerdir (Havarilerin İşleri 15,7-19). Aziz Pavlu’un yardımcısı olan Titus dahi sünnete zorlanmamıştır, tek uyulması gereken kural Anakilise için zekat olmuştur (Galaltyalılar 2,1-10). Buna ilave olarak pratik davranış kuralları özellikle Süryani Kilisesinde sofra cemaatinde uygulanmaya başlanmıştır (Havarilerin İşleri 15,20f; 21:25). Bu özgürleştirici karar öteki iki yasa sebatlileri arasında aziz Pavlus’a karşı gizemli hoşnutsuzluk bırakmıştır (21,21).

Aziz Pavlu’un öğretisi

Kısa bir süre sonra Pavlus pagan topraklarında özellikle ona karşı arkasından bir misyonerlik faaliyeti başlatılan Galata’da havarisel çalışmaları esnasında Yahudi-Hristiyanların tepkisiyle karşılaşmıştır (Galatyalılar 1,6f.; 4,17f.). Bu ona yasa hakkındaki düşüncelerini netleştirme fırsatı vermiştir.

a) Aziz Pavlus tek Müjdenin vaizidir. Bu öğretiye göre insan Mesih’e olan inancı aracılığıyla kurtulacaktır, fakat yasa ısleri aracılığla değil (Galatyalılar 2,16; Romalılar 3,28). Bu temel kuralın iki anlamı vardır: Bir yandan Pavlus Yahudiliğin kendine özgün olan sünnet (Galatyalılar 6,12), bazı yasalara riayet edilmesi (4,10) gibi alışıla gelen ibadet kurallarının gereksizliğini belirtir. Bu anlamda yasa Eski Ahit’in tertip edilmesiyle sınırlıdır. Diğer yandan da Aziz Pavlus yalnış bir kurtuluş inancına karşı söz alır, buna göre insan kendi kurtuluşunu ilahi kurallara uyarak sağlamak istemektedir, gerçekte onun herhangi bir başarısı olmadan Mesih’in kurbanı aracılığıyla bu gerçekleşecektir (Romalılar 3,21-26; 4,4f). Burada toplumun alışkanlık kurallarıda telkin edilmektedir.

b) Bu koşullar altında, Tanrının kurtuluş planında, bu yasanın varoluş nedeni sorulabilir. Çünkü onun Tanrı’dan geldiği tartışılmaz. Eğer o insanlara Melekler aracılığıyla iletildiyse, bu onun değerinin az olduğunun belirtisidir (Galatyalılar 3,19), o kutsal ve ruhsaldır (Romalılar 7,12.14), ve Israil’in öncelikli haklarından biridir. (9,4) Buna rağmen bu yasa etten oluşan, günahın gücüne satılmış insanı kurtarmaya muktedir değildir. (7,14) Ahlaksal açıdan bakıldığında bile yasa yalnız iyi bilgileri bize iletir ama bunu yapmak için gereken gücü veremez. (7,16ff.) Günahın ne olduğunu bildirir, (3,20; 7,7; 1. Timotheus 1,8) ama bundan sakınılması için gereken gücü sağlamaz. Yasaya sahip olan ve adaleti arayan Yahudiler de (Romalılar 9,1) aynı kafirler gibi günahkardırlar. (2,17-24; 3,1-20)Yasaların, İnsanları günahtan kurtaracaklarına onları içinde bırakıp, hatta daha da derine batırmayı arzu ettikleri söylenebilir. Yasa insanları lanete sürükler, bundan bizi, sadece Mesih bunu kendi üzerine alarak kurtarabilir. (Galatyalılar 3,10-14) Gençliğinde,Tanrı‘nın halkının eğiticisi ve velisi olarak, (3,23; 4,1ff.) tek kurtarıcıyı daha iyi tanıma gereksimini hissetmesi için onun içinde ulaşılması imkansız olan adalete karşı bir özlem isteği sağlar.

c) Çünkü Kurtarıcının geldiği andan itibaren artık Tanrı’nın Halkı eğiticisi olan yasaya bağlı değildi (Galatyalılar 3,25). İnsanı günahtan kurtaran Mesih onu aynı zamanda yasanın vesayetinden de kurtarmış olur (Romalılar 7,1-16). Bu şekilde Mesih insan vicdanını kötünün esiri eden içsel çelişkiyi bertaraf eder (Romalılar 7,14-25). Bu şekilde Mesih geçici düzene bir son getirir, İsa yasanın sonu demektir (Romalılar 10,4), çünkü O imanlılara inançta adalete girişi sağlar (Romalılar 10,5-13). Ama bu ne demektir? Bundan böyle İsa’ya iman edenlerin uyması gereken belirli kuralların kalmadığı mıdır? Tabii ki bu böyle değildir! Her ne kadar İsrail’in kurulmasıyla ilgili hukuksal ve dinsel kurullar geçerliliklerini kaybetmiş olsalar bile, kuralların geleneksel ideal anlamları hala geçerlidir, onların özetinin karşılığı sevgi kuralıdır ki o yasanın tamamlanması ve gerçekleşmesidir (Romalılar 13,18 v.d.). Buna rağmen bu ideal eski kurtuluş beklentilerinden kendini soyutlamıştır.Yasa Mesih’in varlığı aracılığıyla, O’nun yaşamında gerçekleştirilmiş ve aydınlatılmıştır. “Mesih’in yasası” olmuştur (karş. 1. Korintliler 9,21), o artık insanın dışında değildir, Tanrı’nın Ruh’u onu sevgisiyle doldurduğunda yürelerimize işler (Romalılar 5,5; karş. 8,14 v.d.). Onun pratik uygulaması Ruh’un doğal meyvesidir (Galatyalılar 5,15-23). Aziz Pavlus ahlaksallığın idealini tasvir ettiğinde, Hristiyanı sorumluluk altına alan işte bu bakış açısıyla hareket eder. Bunun yanında Pavlus davranış kurallarını sayarken hristiyan kutsallığına eriştirebilecek yasalardan ötesine giden daha katı kurallarıda sayar (1. Selanikliler 4,3). Bunu yaparken aynı zamanda hal durumlarına (kasuistik) atıfta bulunarak, bunların Mesih’in sözleriyle yeni bir ışıkta görünmelerini sağlar (1. Korintliler 7,10). Bun yeni yasa artık eskisi gibi değildir. Bu kalplere yazılan vaad edilmiş antlaşmanın gerçekleştirilmesidir (2. Korintliler 3,3). (Bu cevabin bütün metni, ufak değişiklik ve kısaltmalarla Pierr Grelot’un “Yasa” (GESETZ) adlı makalesinden alıntıdır: Wörterbuch zur Biblischen Botschaft, Hgg. von Xavier Léon Dufour, Freiburg 1994).

Bize ulaşınız

J. Prof. Dr. T. Specker,
Prof. Dr. Christian W. Troll,

Kolleg Sankt Georgen
Offenbacher Landstr. 224
D-60599 Frankfurt
Mail: fragen[ät]antwortenanmuslime.com

Yazıcılar hakkında bilgi?